Keloğlan ve Altın Bülbül Hikayesini Oku

Osman SAYGI'nın Türk Folklor Araştırmaları dergisine yazmış olduğu Keloğlan ve Altın Bülbül Hikayesini okuyorsunuz.


Bir varmış, bir yokmuş; evvel vakit içinde kalbur saman içinde, deve tellâl iken, horozlar berber iken; Bir padişah varmış. Bu padişah, her tarafı camdan bir cami yaptırmış. Bir Cuma günü namazdan çıkarken, eli yüzü temiz aksakallı bir yaşlanmış görmüş. İhtiyar padişah’a demiş ki:

“Padişahım, eğer Kafdağı’nın ardındaki, “Altın Bülbül’ü getirir camiin bitişiğine koyarsan, eserin tamamlanır” demiş ve gözden kaybolmuş. Padişah, günden güne üzülmüş. Bigün çocuklarına demiş ki:

“Evlâtlarım: Kafdağı’nın ardındaki, Altın Bülbül’ü nasıl getireceğimi düşünüyorum.” Evlatların hepsi bir ağızdan babalarına, söz vermişler. Atlarına binip; yola düşmüşler. Gel vakit, git vakit bir pınarın başına varmışlar.
Yemişler, içmişler yine yola koyulmuşlar. Giderken önlerine üç yol gözükmüş. Büyük oğlan haykırmış; Ben birinciden gideceğim. Ortancası ben ikinciden gideceğim. Ufak oğlana da bataklık yol düştü, deyip bir birinden ayrılmışlar. Büyük oğlanla, ortancası giderken, yolları birleşmiş ve bir şehre varmışlar. Paraları kalmayınca da biri hancıya biri de lokantacıya çırak olmuşlar. Biz gelelim minik oğlan’a; Ufak oğlan, bin bir güçlük içinde yoluna devam etmiş.

Çalı ve çırpılardan geçerken eli yüzü kan içinde kalmış. Nihayet bir pınara varmış. Pınarın başlangıcında eli yüzü nurlu, aksakallı bir yaşlanmış görmüş. Selamlaşmışlar. Suyunu içtikten sonrasında nereye gittiğini niçin gittiğini anlatmış. İhtiyar evladı yolundan çevirmek istemiş.

Oğlan: “Ben babama söz verdim. Ölmek var, dönmek yok.

İhtiyar, oğlanın sırtını üç kez sıvazlamış. Çocuk gene tenha çöllere düşmüş. Açlıktan, susuzluktan bitkin bir hale gelmiş. Yedi canlı devin sarayına varmış. Devi öldürerek saraydakiperi kızı ile tanışmış. Oradan yoluna yine devam etmiş. Gide gide sekiz canlı devin sarayına varmış. Bu devi de öldürerek oradaki peri kızı ile tanışmış. Kız onun nereye gittiğini sormuş; o da “Altın Bülbül’e” diye yanıt vermiş. Kız, buraya iyi mi gidileceğini, dokuz canlı devden iyi mi korunacağını anlatmış. Çocuk, yine yola koyulmuş ve dokuz canlı devi de haklamış. Fakat devin sarayında hangi odaya dalacağını şaşırmış. Şu sebeple 99 odası varmış. Sarayda bir kedinin işareti üstüne “Altın Bülbül”ü alarak yola koyulmuş ve ilkin, rastlamış olduğu ihtiyarın yanına gelmiş. Saraydan getirmiş olduğu eşyaları ihtiyarın yanına bırakarak, kardeşlerini aramak suretiyle, tekrardan yola devam etmiş.

Şehrin birinde kardeşlerini bularak onların her birine birer at almış. İhtiyarın yanına giderek Altın Bülbül’ü almışlar. Eve gelirlerken, ağabeyleri, kıskandıklarından minik kardeşlerini suya atmışlar. Fakat Altın Bülbül babalarının yanında bir defacık olsun ötmemiş. Suya atılan kardeşleri ölmemiş, sırsıklam gide gide bir çobana rastlamış. Bir altın vererek bir koyun almış. Koyunun işkembesini başına geçirmiş olmuş tam bir “Keloğlan”.
Gide, gide, bir kasabaya varmış. Bir hancıya çırak olmuş. Han sahibi bigün öyleki hasta olmuş ki. Kasabanın tabipleri hiçbir deva bulamamış. Bir aksakallı yaşlanmış, “filan padişahın camiinden bir yudum su getirirsen efendin iyi olur” demiş.

Ufak oğlan koşarak, o camiye varmış. Buradaki Altın Bülbül başlamış, ötmeye. Bu vakası padişaha müjdelemişler. Padişah tüm halkı geçirmiş, ötmemiş Keloğlan erişince gene ötmüş. O vakit başındaki işkembeyi çıkararak, babasına kendisini tanıtmış.

Ertesi gün, çayıra kırk çadır, kurdurmuş, Altın Bülbülü minik oğlanın getirdiğini anlamış; öteki oğullarını saraydan kovmuş.

* Masalı Derleyen: Osman SAYGI Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, 1969, sayı: 240

Tepkinizi öğrenebilir miyiz?

Sevimli Sevimli
21
Sevimli
Üzüldüm Üzüldüm
64
Üzüldüm
Zekice Zekice
36
Zekice
Süper! Süper!
36
Süper!
Oyhşş Oyhşş
25
Oyhşş
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
23
Aman Tanrım!
Hıh Hıh
33
Hıh
Şaşırdım Şaşırdım
23
Şaşırdım

Yorum 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Keloğlan ve Altın Bülbül Hikayesini Oku