Keloğlan ile Kırmızı Taş Hikayesini Oku


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel süre içinde, kalbur saman içinde uzak bir ülkede Keloğlan ve anası yaşarmış. Anası onu oldukca sever ` kel oğlum keleş oğlum, canımın içi oğlum, büyüde anana bak, anan yaşlanıyor a oğlum` dermiş. Anası bunu söyledikçe keloğlan hoplar zıplar, şımarır` A benim canım anam, gözümün nuru anam, hele sen bir yaşlan , keloğlan bakar anam` diye yanıt verirmiş.

Bigün anası komşuya gitmek için evden çıkmış, çıkarken de, keloğlanı tembihlemiş.

– Sakın ha evden dışarı çıkma, kırmızı taşla maşla oynama, sonrasında yel alır seni, orada anam diye ağlama.

– Tamam anam, canım anam, hiçbir yere gitmem anam` demiş bizim keloğlan ve anasının arkasından el sallamış..

Masal bu ya o sırada bir kuş keloğlanın odasının camına gelmiş ve ona seslenmiş.

– Keloğlan keleş oğlan

Niçin bu telaş oğlan,

Annen sana kal dedi

Fakat sen gel geç oğlan

Keloğlan şaşırmış ilkin. Kuşun iyi mi konuştuğuna akıl sır erdirememiş. Sonrasında

– Sen iyi mi konuşuyorsun bu şekilde diyerek kuşa doğru koşmuş, kuşu kanadından yakalamaya çalışmış. Kuş o şekilde bir uçmuş ki, sanırsınız tekrar kimseler yakalayamaz onu. Keloğlan;

– Vay benim kel başım,keleş başım.. Vay benim can kuşum, can kuşum diye ağlamaya başlamış. Sonrasında kendiside niye ağladığını anlamamış, söylediklerine akıl sır erdirememiş. O sırada kuş cama doğru yaklaşıp;

– Kırmızı taşa bak, derhal olduğun yerden kalk Prensesi bul, acele oradan uzaklaş.

Diyerek uçmuş gitmiş. Keloğlan ne işe yaradığını anlamaya çalışmış fakat bir türlü çözememiş. Fakat içinden bir ses ona adeta baskı yapıyormuş, sanki meraktan çatlayacakmış. Keloğlan evden çıkmış, saatlerce yürümüş, yürümüş bir süre sonrasında kaybolduğunu anlamış. Kaybolmuş fakat sanki başka bir ülkeye gelmiş gibiymiş. Her yerde kırmızı taşlar varmış. Taşlara doğru eğilip dokunmaya çalışınca, taşlar kaçmaya başlıyormuş. Keloğlan onları kovalamış, taşlar firar etmiş, keloğlan kovalamış taşlar firar etmiş ve annesinin söylediği o rüzgar keloğlanı almış uçurmuş. Keloğlan uçarken bir taraftan da annesinin sözlerini hatırlıyormuş. en sonunda kendini karanlık bir çukurun içinde bulmuş. Çevre zifiri karanlıkmış. Keloğlan bu zifir benzer biçimde karanlık içinde ne yapacağını bilmesi imkansız halde duruyorken, bir kuş uçmuş havaya doğru, bu kuş keloğlanın yanına gelen minik kuşun ta kendisiymiş. Keloğlana kanadının birini uzatmış, keloğlan tam kanadını tutuyormuş ki, kuş onun eline kırmızı bir taş bırakıp uçuvermiş. Keloğlan günlerce elindeki bu kırmızı taşla dolaşmış durmuş,hatta bir ejderha onu azca kalsın yiyormuş, bizimki canını zor kurtarmış.

Birkaç gün sonrasında bir cüce keloğlanın yolunu kesmiş,`Sen bu kırmızı taşlardan ne istersin, bırak git` demiş. Keloğlan cüceyi epeyce kovalamış ve sonunda cüce gözden kaybolmuş. Sonunda bir de kafasını çevirip bakmış ki, dev gibi bir sarayın yanıbaşında duruyor: Sarayın kapısında gene o kuş, keloğlan elindeki kırmızı taşı kuşa doğru fırlatmış;

– Benim başıma ne haller açtın. Senin yüzünden nerelere geldim ben, anamı iyi mi bulacağım söyle bana. Köyüme iyi mi döneceğim diye bağırmaya başlamış. Taş kuşun kafasına çarpmış, çarpar çarpmaz etrafa kırmızı taşlar yağmaya başlamış ve o kız güzeller güzeli bir prenses olmuş, Keloğlan bu prensesle kırk gün kırk gece düğün yapmış ve köyüne dönmüş.


Tepkinizi öğrenebilir miyiz?

Sevimli Sevimli
54
Sevimli
Üzüldüm Üzüldüm
60
Üzüldüm
Zekice Zekice
35
Zekice
Süper! Süper!
33
Süper!
Oyhşş Oyhşş
18
Oyhşş
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
20
Aman Tanrım!
Hıh Hıh
35
Hıh
Şaşırdım Şaşırdım
21
Şaşırdım

Yorum 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Keloğlan ile Kırmızı Taş Hikayesini Oku