Padişahın kızı ile Keloğlan


Padişahın kızı ile Keloğlan 1

Keloğlan artık zengin ve hatırı sayılır bir kimse ol-muştur. Bu suretle mutluluk ve refah içinde yaşar duruk-ken, bir taraftan da vücutça gelişir, boylu poslu, geniş omuzlu, yay kaşlı, lepiska saçlı, şimşek bakışlı, doğan burunlu çok güzel bir yiğit haline gelir Eyyy!.. Zenginlik ve mutluluk insanları ne yapmaz ki!.. Görenler, eski miskin Keloğlanı tanıyamazlar.. Nereden tanısınlar ki!…

Keloğlan zengin olunca bulunduğu kasabayı terk etmiş, ülkenin en büyük ilinin bir semtinde, zenginliğini belli etmeyerek geçip yerleşmiştir. Temiz giyinişli, güzel endamı ve kibar tavırları ile bizim eski Keloğlan bütün çevresinin saygı değer bir insanı olmuştur. Ama, gene eskisi gibi, işi gücü yokmuş. Keloğlan bir gün çarşıda dolaşırken, o esnada kıyafet değiştirerek çarşıda dolaşan Padişahın kızı bu genç, güzel, kibar yiğit! görünce, birden içine, bir ateşin düştüğünü kalbine bir ok’un saplandığını hissedip bir görüşte bu kimliğini bilmediği delikanlıya vurulmamış mı… Elinde, olmayarak, bir Ah!.. Çekmekten kendini alamamış. Aşık olup ta kim ah etmez, kim yanmaz ki?..

İşte, küçük hanım sultan’da o şekilde bizim eski Keloğlan’a yıldırım aşkı ile vurulmuş. Acaba ne etsinde bu güzel yiğit delikanlı ile görüşebilsin diye düşünmeye başlamış. Sultan hanım düşünmüş, taşınmış en sonunda kıyafetini değiştirerek bu yiğidin bulunacağını umduğu semte gitmeye karar vermiş ve öylede yapmış. Güzel bir tesadüf meğer Keloğlan’da o sırada, her zaman eğlence için balık tuttuğu göl’den, elinde güzel, büyük, renkli ve şimdiye kadar görülmemiş bir balık olduğu halde sokaktan gelmiyor mu imiş. Keloğlan kıyafet değiştiren kızı tanımamış ama, kız büyük bir yürek çarpıntısı içinde, acaba nasıl etsemde delikanlının ilgisini çeksem diye düşünürken, heyecandan, birden ayağı sürterek sendelemiş. Delikanlının yanına düşer gibi olunca. Keloğlan, birden seğirterek genç kızı düşmekten kurtarmış. Kurtarmış ama, iki tarafın hareketi birbirini yakmış.
Padişahın kızı ile Keloğlan
Keloğlan dikkat edince ne görsün?.. Geçenlerde çarşıda gördüğü, beğendiği güzel kız değil mi?… Zaten günlerdir o da kızı hayalinde yaşatmakta imiş… O da şimdi içine bir ateşin düştüğünü fark etmiş. Keloğlan’a teşekkür ettikten sonra, elindeki o güzel balığı nerede yakaladığını sorunca, Keloğlan :

— Göl’de tuttum. Size verebilirim.

Bu fırsatı sabırsızlıkla bekleyen kız zaten dostluk kurmak niyetinde olduğu, için balığı Keloğlan’dan iste-memesine rağmen, cebine koyup oradan uzaklaşmış.
Şimdi Keloğlan’da bu meçhul ve güzel kızın ateşi ile yanıp tutuşmaktadır. Onun da içini bir alev sarmıştır. Bu iş bir süre böyle devam etmiş. Keloğlan’ın da. kızın da ateşi günden güne büyümeye başlamış. Artık her ikisi de buluşma ümidi. İle aynı yolda tesadüf? karşılaşmaları yapmışlar. En sonunda kız saflığının bütün inceliği ile, «seni seviyorum» demekten kendini alamamış. Zamanla bu aşk dönmüş kara sevdaya… Padişahın kızı, bu kim olduğunu bilmediği delikanlıya artık bu sevda ateşine dayanamayacağını söylemiş. Diğer taraftan kızının günden güne eridiğini, sararıp solduğunu, yemekten, İçmekten kesildiğini gören padişah da bir üzüntü almış. Kızının derdine çare arama çabasına düşmüş. Nihayet kızının aşık olmasından haberdar olmuş. Her kim ise, kızını ona vereceğini ilan etmiş. Kız babasının her şeyi öğrendiğini, anlayınca dörtnal Keloğlan’a koşmuş. Kendisinin Padişah kızı olduğunu arlık açıkça söyleyip kendisini babasından istemesini bildirmiş. Keloğlan sevgilisinin Padişah kızı olduğunu öğrenince aradaki farkın büyüklüğünü nedeni ile bu işin olamayacağı kanısına varmış. Deli divane olmuş, kara kara düşünmeye başlamış. Artık her geçen günün bir azap olmaya başlamış. Keloğlan’ın ninesi de oğlunun günden güne erimesi ile kahır içinde olurmuş. Bir taraftan kız, oğlana, «artık olan oklu, nineni babama gönder beni istet..» diye direnirmiş. Ama gel gör ki, Padişahtan korkup istemeye cesaret edemezmiş. En sonunda ne olursa olsun deyip kızın isteğini yerine getirmeye karar vermiş ve kızın dediğini ninesine anlatmış. Nine:

— Oğlum, nasıl olur?.. Ben padişahın kızını sana nasıl isteyebilirim?..

Diye diretmiş ama, oğlunun yalvarıp, yakarmalarına dayanamayarak gitmeye karar vermiş. Padişahın sarayda kabul salonunda iki koltuğu varmış. Bu koltuklardan biri altından diğeri ise gümüşten imiş. Saraya gelen kimselerden biri eğer altından koltuğa oturursa, bunun manası, kızını istemeye geldim. Demek imiş… Eğer ziyaretçi gümüş koltuğa oturursa, yalnızca, görmeye geldim demek imiş. Kız, daha önceden sarayın bu adetini usulca Keloğlan’a söylemiş. Keloğlan’da bu usulü ninesine anlatarak altın koltuğa oturmasını tavsiye etmiş. O zamanlar saraydan kız istemenin yolu, yordamı bu şekilde olurmuş. Oğluna söz vermesine rağmen ihtiyar kadın gene de kızı Padişah’tan istemek İçin kendinde cesaret bulamaz, bugün gideceğim, yarın gideceğim, diye işi uzatırmış. Ama bir taraftan oğlunun günden güne iğne ipliğe döndüğünü görüp üzülmekten kendini alamazmış. Keloğlan her gün ninesine :

— Kırma beni nine, var git iste bu kızı babasından, diye yalvarırmış. Ninesi bakmış ki olmayacak. Ne olursa olsun gideyim demiş…

Giyinmiş, kuşanmış sarayın yolunu tutmuş. Saraya buyur etmişler ihtiyar nineyi… Derdini söyle meşini beklemişler..

Nine Padişah’ın karşısında hemen al-tın koltuğa oturmuş. Mesele anlaşılınca; Nine açılıp Tanrının emri ile kızını oğluma istemeye geldim, demiş. Padişah kızını ümitsiz halini bildiği ve sevdiği kimsenin bu kadının oğlu olduğunu Öğrenince :

—Tanrı yazdı ise olur!.. demiş ve şartını koşmuş :
— Kırk Deve yüklü altın getirir, kızı alır götürürsün.

Nine altın vermeyi kabul etmiş fakat, kırk deve yükü altını birden nereden bulup vereceği de bir türlü düşünüp bulamamış. Aldığı cevabı oğluna söyleyince Keloğlan zengin olmasına rağmen kırk deve yükü altını birden bulamayacağı için onu da bir düşünce almış. Derken aradan uzun bir zaman geçmiş.

Kız durumdan haberdar olmuş ve oğlana :

— Kolayı var, merak etme, ben seni seviyorum. Bunun çaresine bakacağım, demiş.

Oğlan sevinmiş.. Bir gecenin karanlığında kırk deve yükü altını oğlanın evine getirerek oradan da Padişahın sarayına altınları ulaştırırlar. Padişah altınları alınca kızı oğlana verir. Düğün dernek ile Keloğlan da, kız da muratlarına ererler.

Tepkinizi öğrenebilir miyiz?

Sevimli Sevimli
48
Sevimli
Üzüldüm Üzüldüm
121
Üzüldüm
Zekice Zekice
78
Zekice
Süper! Süper!
87
Süper!
Oyhşş Oyhşş
48
Oyhşş
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
41
Aman Tanrım!
Hıh Hıh
67
Hıh
Şaşırdım Şaşırdım
36
Şaşırdım

Yorum 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Padişahın kızı ile Keloğlan