Tanrının İnayeti Hikayesi

"Macar Efsane ve Öykülerinde Türkler" kitabında bulunan "Tanrının İnayeti" hikayesini tarih severler için yazdık.


-Bunu kendini zenginleştirmek, başkalarını da sefilleştirmek için kullandığı belli. – diye devam edince konuşmasına burma bıyıklı ihtiyar serf başını salladı ve:

-Benim gibi bir serf, beylerin işlerine burnunu sokmazsa daha iyi eder. – dedi ama kendisini tutamayıp:

-Ancak yine de şu kadarını söyleyeyim beyim. ?ayet adalet arıyorsan o zaman  yanlış yere gidiyorsun, o aradığın her neyse onu Zalavár’da asla bulamazsın. –diye ekledi.

Yiğit silahşor elini ihtiyarın buruşuk elinin üzerine koydu.

-Eğer bu kadarını söylediysen şimdi biraz daha anlat bakalım! Manastırı yöneten baş rahibin bu gücü nereden geliyor, neye dayanıyor?! – diye sordu.

-Şu bataklığa iyice bir bak beyim. -diye başladı ihtiyar ve devam etti anlatmaya:

-Ve düşün bir! ?imdi yaz sonu ve kuraklık var. Buna bakarak başka zamanlarda kalenin bulunduğu adayı her şeyden ve herkesten nasıl bir denizin ayırdığını düşünebilirsin artık. Eğer kalenin beyleri istemiyorlarsa o zaman oraya ne bir düşman ne de bir dost ulaşamaz izinsiz. Onlar, oraya yönetenler ise sadece iki kişiler ve kendi aralarında çok iyi anlaşıyorlar. Birisi manastır baş rahibi, diğeri ise kale komutanı. Bu benim dedemin zamanında da böyleymiş bugün de böyle… Şu birkaç karış toprak var ya… hani kaleyi adanın üzerinde bataklıktan biraz yükseltiyor. İşte o, oranın sahiplerine Zala taştığında taşkınlıklara karşı bir güç veriyor.

-Güç verebilir ama hak vermez! – diye homurdanarak söylendi soylu bey ve ardından da kendinden emin bir edayla:

-Ama yasalara onların da saygı göstermesi gerek. Ben özgür bir insan olarak dünyaya geldim. Türje soyundan geliyorum ve Kral István’ın yasalarına da saygı duyuyorum. Yabancı memleketlerden gelen papazlara yıllardır hep vergimizi ödedik ve Alman şövalyelerinin haraç kesmelerine de boyun eğdik, sabır gösterdik…. Ancak bize ait olanı başkasının alıp gitmesine izin vermeyiz asla! –dedi.

-İşte kale, orada! –diyerek bir yeri işaret ediyordu ihtiyar adaya doğru yaklaştıkları sırada. Onun işaret ettiği tarafta, kalenin kapısına doğru giden iskelede kazıklardan ve halatlardan yapılmış köprüyü görmek artık mümkündü.

-Sen kendin de görebilirsin beyim! Kale halkının bile gerilen bu köprüler olmazsa eğer, o zaman adanın kıyısından daha ileriye gidemeyeceklerini kendin de görebilirsin.

Oradan sonra ise sadece kayıktır herkesin efendisi. Şu kocaman kavak ağacının yanına varınca da, işte orada, oradan artık kilisenin kulesini de görebilirsin. – derken eliyle o tarafı gösteriyordu kayıkçı. Ve sanki ihtiyarın bu sözlerini tasdik etmek istercesine o  anda birdenbire Zalavár Aziz Benedek Manastırının kulelerindeki çanlar çalmaya başladılar hep birden.

Tepkinizi öğrenebilir miyiz?

Sevimli Sevimli
2
Sevimli
Üzüldüm Üzüldüm
15
Üzüldüm
Zekice Zekice
6
Zekice
Süper! Süper!
4
Süper!
Oyhşş Oyhşş
3
Oyhşş
Aman Tanrım! Aman Tanrım!
8
Aman Tanrım!
Hıh Hıh
2
Hıh
Şaşırdım Şaşırdım
2
Şaşırdım

Yorum 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Tanrının İnayeti Hikayesi

2 / 5Next